Hollanda, genel olarak sismik açıdan sakin bir ülke olarak bilinse de, aslında zaman zaman hissedilir depremler yaşamaktadır. Bu durum, ülkenin tektonik yapısı ve bazı insan kaynaklı faaliyetler neticesinde ortaya çıkmaktadır. Hollanda’da meydana gelen depremler, doğal (tektonik) ve insan kaynaklı (indüklenmiş) olmak üzere iki ana kategoriye ayrılabilir. Tektonik depremler genellikle ülkenin güneydoğu kesiminde görülürken, indüklenmiş depremler ise özellikle kuzeydoğu bölgesinde yoğunlaşmaktadır. Bu blog yazımızda, Hollanda’daki depremleri detaylı bir şekilde inceleyecek, kaydedilen en büyük depremi, etkilerini ve alınması gereken önlemleri ele alacağız.
Hollanda’daki sismik aktivitelerin izlenmesi ve kaydedilmesi konusunda 1904 yılından beri önemli bir rol üstlenen Kraliyet Hollanda Meteoroloji Enstitüsü (KNMI), bu alandaki en yetkili kaynaktır.
İçindekiler
ToggleHollanda’da meydana gelen depremlerin çoğu küçük ölçekli olsa da, tarih boyunca hissedilir ve bazı durumlarda hasara yol açan önemli sarsıntılar yaşanmıştır. 1904 yılından bu yana büyüklüğü 4.0 ve üzerinde olan yedi deprem kaydedilmiştir ve bunların tamamı indüklenmemiş, yani doğal kaynaklı depremlerdir. Bu depremlerin tümü, ülkenin güneydoğu bölgelerinde yer alan Limburg ve Kuzey Brabant illerinde meydana gelmiştir. Bu önemli depremlerin bir listesi aşağıdaki tabloda sunulmaktadır:
Tarih | Konum | Büyüklük |
---|---|---|
31 Ağustos 1906 | Grathem, Limburg | 4.2 |
20 Kasım 1932 | Uden, Kuzey Brabant | 5.0 |
23 Kasım 1932 | Boxtel, Kuzey Brabant | 4.5 |
28 Kasım 1932 | Vught, Kuzey Brabant | 4.5 |
4 Ocak 1935 | Roermond, Limburg | 4.3 |
13 Nisan 1992 | Roermond, Limburg | 5.8 |
13 Nisan 1992 | Roermond, Limburg | 4.0 |
Kaydedilen en büyük deprem, 13 Nisan 1992 tarihinde Limburg’daki Roermond yakınlarında meydana gelen 5.8 büyüklüğündeki depremdir. Bununla birlikte, kuzeydoğu bölgesinde, Groningen’de 2013 yılında Huizinge’de meydana gelen 3.6 büyüklüğündeki deprem, kaydedilen en büyük indüklenmiş depremdir. KNMI tarafından yapılan ilk sismik kayıt ise 26 Haziran 1904 tarihinde De Bilt’te gerçekleştirilmiştir. Güneydoğudaki büyük depremlerin yoğunlaşması, bu bölgedeki tektonik aktivitenin kuzeydoğuya göre daha yüksek olduğunu göstermektedir; kuzeydoğudaki depremler genellikle daha küçük büyüklükte ve insan kaynaklıdır.
Hollanda’nın kayıtlı tarihindeki en büyük deprem, 13 Nisan 1992 tarihinde yerel saatle yaklaşık 03:20’de (UTC 01:20) meydana gelen Roermond depremidir. Bu deprem, Richter ölçeğine göre 5.8 ve moment büyüklüğüne göre 5.3 olarak kaydedilmiştir. Depremin merkez üssü Roermond yakınlarında ve Peel Sınır Fayı üzerinde yer almaktaydı. Tektonik açıdan incelendiğinde, Roermond şehri, Avrupa Senozoyik Rift Sistemi’nin bir parçası olan Roer Graben üzerinde bulunmaktadır. Bu rift sistemi, bölgedeki jeolojik hareketliliğin temel kaynağını oluşturmaktadır. Roermond depremi, Hollanda ve Kuzeybatı Avrupa’da kaydedilen en güçlü deprem olarak tarihe geçmiştir.
1992 Roermond depremi, Hollanda’nın yanı sıra komşu ülkeler olan Belçika ve Almanya’da da önemli hasara neden olmuştur, özellikle eski binalarda. Roermond, Maaseik (Belçika) ve Heinsberg (Almanya) arasındaki bölgelerde birçok bina ve araç enkaz haline gelmiştir. Roermond’da bulunan Munsterkerk ve Minderbroederskerk adlı iki kilise ağır hasar görmüştür. Depremin neden olduğu toplam ekonomik kaybın yaklaşık 275 milyon Hollanda guilderi olduğu tahmin edilmektedir ve bu miktarın 170 milyon guilderi Hollanda’daki hasarı kapsamaktadır. Deprem sonucu 46 kişi yaralanmıştır. Ne yazık ki, Almanya’nın Bonn şehrinde 79 yaşındaki bir kadın, depremin neden olduğu panik sonucu kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmiştir. Ana şokun ardından 200’den fazla artçı sarsıntı meydana gelmiştir. Depremin şiddeti, etkilenen bölgeler arasında farklılık göstermiş ve Çek Cumhuriyeti, İsviçre, Fransa ve İngiltere gibi uzak yerlerde bile hissedilmiştir. Roermond depremi, Hollanda’da orta büyüklükteki bir depremin bile komşu ülkeleri etkileyebileceğini ve özellikle eski yapıların sismik aktiviteye karşı ne kadar savunmasız olabileceğini göstermiştir.
Hollanda’da meydana gelen depremlerin genel etkileri, hem tektonik hem de indüklenmiş olaylar göz önüne alındığında, genellikle binalarda, altyapıda ve çevre üzerinde çeşitli izler bırakmaktadır. Binalarda en sık görülen hasarlar arasında duvarlarda çatlaklar, sıkışan kapılar, kırılan oluklar ve kanalizasyon ile diğer boru hatlarında meydana gelen arızalar yer almaktadır. Fiziksel hasarın yanı sıra, deprem yaşayan birçok insan evlerinde güvensiz ve huzursuz hissetmektedir, bu da depremlerin psikolojik etkisini açıkça ortaya koymaktadır.
Özellikle Groningen bölgesinde meydana gelen indüklenmiş depremlerin etkileri daha kapsamlı olmuştur. Bu bölgede binlerce ev hasar görmüş, konut fiyatları düşmüş ve yaşam kalitesi önemli ölçüde azalmıştır. 2012 yılından bu yana, yapısal olarak güvensiz veya satılamaz hale gelen 3300’den fazla bina yıkılmıştır. Depremlerin kültürel ve doğal mirasa zarar verme endişesi de bölge sakinleri arasında yaygındır. Tazminat süreçleri ve güvenlik önlemleri konusunda hükümete ve gaz şirketlerine duyulan güvensizlik de artmıştır.
Hollanda’da toprak sıvılaşması ve heyelan gibi çevresel etkiler diğer bölgelere kıyasla daha az görülse de, bu tür olaylar da yaşanabilmektedir. Özellikle 1992 Roermond depremi sırasında Brunssummerheide parkında meydana gelen heyelanlar, bu tür etkilerin Hollanda’da da görülebileceğini göstermiştir. Groningen bölgesindeki gaz çıkarma faaliyetleri nedeniyle oluşan depremlerin de toprak sıvılaşmasına neden olabileceği belirtilmektedir.
Hollanda’daki deprem aktivitesi hakkında en güvenilir ve yetkili kaynak Kraliyet Hollanda Meteoroloji Enstitüsü (KNMI)’dir. KNMI, sismik olayları izlemek amacıyla Hollanda Sismik ve Akustik Ağı’nı (NL) işletmektedir. Bu ağın modern kayıt sistemleri 1993 yılında kurulmuş olsa da, enstitünün sismik aktiviteye dair tarihi kayıtları 1904 yılına kadar uzanmaktadır. Ağ, geniş bantlı sismograflar, kuyu jeofonları, ivmeölçerler ve infrasound sensörleri gibi çeşitli sensörler kullanarak yüksek kalitede sismik ve akustik veriler toplamaktadır.
KNMI, topladığı verileri KNMI Veri Platformu ve web servisleri aracılığıyla kamuoyuyla paylaşmaktadır. Bu platform üzerinden tarihi deprem kataloglarına, gerçek zamanlı verilere ve araştırma yayınlarına erişmek mümkündür. Bazı eski veri setleri kullanımdan kaldırılmış olsa da, güncel verilere FDSN web servisleri aracılığıyla ulaşılabilir. KNMI ayrıca, sismik ağının tespit edip konumlandırabileceği minimum deprem büyüklüğünü ifade eden “magnitude of completeness” kavramını da izlemektedir.
KNMI’nin kapsamlı ağı ve uzun yıllara dayanan veri birikimi, Hollanda’daki sismik aktiviteyi anlamak için hayati öneme sahiptir. Açık veri politikası sayesinde araştırmacılar ve kamuoyu bu bilgilere kolayca erişebilir. Ağın 20. yüzyılın başlarından itibaren tek bir sensörden, çeşitli sensör türlerine sahip gelişmiş bir sisteme evrilmesi , sismik risklerin izlenmesi ve azaltılmasına yönelik artan önemi yansıtmaktadır. KNMI’nin “magnitude of completeness” kavramını izlemesi , izleme ağının yeteneklerinin ve sınırlamalarının anlaşılması açısından kritik bir rol oynamaktadır.
Hollanda’da depreme hazırlık ve güvenlik önlemleri konusunda yetkililer ve uzmanlar tarafından çeşitli yönergeler ve tavsiyeler sunulmaktadır. Özellikle evde en az 72 saat yetecek temel ihtiyaç malzemelerini içeren bir acil durum çantası bulundurmanın önemi vurgulanmaktadır. Bu çantada el feneri, powerbank, kimlik belgeleri, nakit para, radyo, ilk yardım çantası, su ve bozulmayan yiyecekler gibi malzemeler bulunmalıdır.
Deprem sırasında uygulanması gereken en temel güvenlik önlemi ise “Çök, Kapan ve Tutun” yöntemidir. Deprem anında iç mekanda bulunuluyorsa, sağlam bir masa veya sıranın altına çökülmeli, baş ve boyun korunmalı ve sarsıntı geçene kadar tutunulmalıdır. Dış mekanda bulunuluyorsa, binalardan, ağaçlardan ve elektrik hatlarından uzak açık bir alana gidilerek yere çökülmelidir. Araç içindeyken ise güvenli bir şekilde durulmalı ve sarsıntı bitene kadar araçta kalınmalıdır. Deprem sonrasında ise yaralanmalar kontrol edilmeli ve artçı sarsıntılara karşı dikkatli olunmalıdır.
Ulusal Terörle Mücadele ve Güvenlik Koordinatörü (NCTV), depremler de dahil olmak üzere krizlerin önlenmesi ve yönetilmesi konusunda önemli bir role sahiptir. Özellikle Groningen bölgesindeki indüklenmiş depremlerin ardından, yapı güvenliği ve ilgili düzenlemelere daha fazla dikkat çekilmektedir. Hollanda’ya özgü sismik koşullar ve özellikle indüklenmiş depremler için geliştirilen NPR standardı , Groningen’deki riskleri azaltmaya yönelik proaktif bir yaklaşımı göstermektedir. Ancak, Eurocode 8’in tüm yapılar için yasal bir zorunluluk olmaması , ülke genelinde, özellikle Groningen dışındaki bölgelerde, depreme dayanıklılık seviyesinin farklılık gösterebileceğine işaret etmektedir.
Hollanda, Avrupa Senozoyik Rift Sistemi içinde yer alması nedeniyle depremler yaşamaktadır. Ülkenin güneydoğu kesimindeki Roer Vadisi Grabeni, tektonik depremlerin ana kaynağıdır ve önemli fay hatlarıyla çevrilidir. 1992 Roermond depremine neden olan Peel Sınır Fayı, Roer Vadisi Grabeni’nin kuzeydoğu sınırını oluşturmaktadır. Feldbiss Fay Zonu ise Roer Vadisi Grabeni’nin güneybatı sınır fay sistemidir. Bu fay hatları boyunca yavaş hareketlenmeler devam etmekte ve bu da zaman zaman depremlere yol açmaktadır. Paleosismolojik çalışmalar , bölgedeki sismik aktivitenin enstrümantal kayıtların gösterdiğinden daha uzun bir geçmişe sahip olduğunu ve uzun zaman dilimlerinde daha büyük depremlerin potansiyelinin bulunduğunu düşündürmektedir.
Kuzeydoğu bölgesinde, özellikle Groningen’de meydana gelen depremler ise indüklenmiş depremlerdir ve 1986 yılından itibaren Groningen gaz sahasının işletilmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Gaz çıkarılması, yeraltı rezervuarındaki basıncı düşürerek toprak sıkışmasına ve dolayısıyla depremlere neden olmaktadır. Bu depremlerin sıklığı zamanla artmış ve 2013 yılında Huizinge’de 3.6 büyüklüğünde kaydedilen en büyük indüklenmiş depremle zirveye ulaşmıştır. Hükümet, bu olumsuz etkiler nedeniyle 2030 yılına kadar gaz çıkarımını tamamen durdurma kararı almıştır. Ancak, gaz üretiminin azaltılmasına rağmen sismik aktivite devam etmektedir. Başlangıçta 20 yıl boyunca gaz çıkarılmasına rağmen indüklenmiş depremlerin görülmemesi , zamanla bir eşiğin aşılmış olabileceğini düşündürmektedir. Gaz sahası tamamen kapatıldıktan sonra bile depremlerin devam etme potansiyeli , bölge için uzun vadeli sonuçlar hakkında endişe yaratmaktadır.
Özetle, Hollanda sismik açıdan yüksek riskli bir bölge olmasa da, hem doğal hem de insan kaynaklı depremlerin meydana geldiği bir ülkedir. 1992 Roermond depremi, ülkenin yaşadığı en büyük sarsıntı olarak tarihe geçmiş ve etkileri komşu ülkelerde bile hissedilmiştir. Groningen bölgesindeki indüklenmiş depremler ise, insan faaliyetlerinin doğal süreçler üzerindeki etkisini açıkça göstermektedir. Hollanda’da yaşayan herkesin deprem riskinin farkında olması, gerekli hazırlıkları yapması ve güvenilir kaynaklardan (özellikle KNMI) düzenli olarak bilgi edinmesi büyük önem taşımaktadır. Hollanda’daki sismik aktivitenin izlenmesi ve anlaşılması için sürekli çabalar devam etmektedir ve bu sayede gelecekteki riskleri daha iyi yönetmek mümkün olacaktır.Sources used in the report
İlgili işletme bulunamadı
© Rehberim.nl
En iyi deneyimleri sunmak için, cihaz bilgilerini depolamak ve/veya erişmek amacıyla çerezler gibi teknolojiler kullanıyoruz. Bu teknolojilere onay vermeniz, bu sitedeki tarayıcı davranışları veya benzersiz kimlikler gibi verileri işlememize olanak tanıyacaktır. Onay vermemek veya onayı geri çekmek, belirli özellikler ve işlevler üzerinde olumsuz etki yaratabilir.